Bilgi ve beceri eksikliğinden, açık bir strateji ve eylem
planının olmamasından daha çok, kişinin ilerlemesindeki en büyük engel
başarısızlık korkusunun yarattığı tutukluktur. Başarısız olmaktan korktuğumuz
için hareket alanımız daralır sadece başarılı olacağımıza inandığımız alanlara
odaklanırız.
Oysaki başarısızlığın bize öğretmek istedikleri çok
farklıdır, bir dönüp bakarsak başarısızlık sürecindeki başarının kendisini
orada görebiliriz. Şöyle ki bir çocuğu düşünün. Bir çocuğun konuşmayı öğrenmek
için herhangi bir kursa gitmesine gerek yoktur veya "nasıl konuşulur"
diye bir kitap okuması da gerekmez. Bir çocuk konuşmayı ailesinden görerek
öğrenir ve kendi düzgün bir cümle kurana kadar bir sürü anlamsız, bize göre
saçma kelimeler heceler. Çocuğun tüm konuşmayı öğrenme sürecine baktığımızda
ise gördüğümüz şudur, çocuğun başarısızlık oranı başarılı olma oranından
oldukça fazladır. Çocuk en sonunda konuşmayı öğrenmiştir ama eğer bu çocuk her
konuşamadığında konuşamıyorum, başarısızım ve hayal kırıklığı yaşıyorum,
başarısız olmamak için bir daha konuşmamalıyım deseydi konuşmayı asla
öğrenmezdi.
Yukarıda bir çocuğun konuşmayı öğrenme evresinde görüldüğü
gibi, insan doğası aslında öğrenmeye odaklı olup ve içgüdüsel öğrenme
sürecimizde "başarı" veya "başarısızlık" gibi kavramlar
yoktur. Başarı veya başarısızlık tamamen öğrenme sürecinde karşımıza çıkan
insanoğlunun kendi kendine koyduğu evreler. Öğrenme evresinde olan kişi öğrenme
yerine performansına odaklandığı anda otomatik olarak kendini
"başarısız" olarak etiketlemeye müsaittir. Bir kişinin hedefine giden
yolda başarı veya başarısızlığa değil, öğrenmeye odaklanması kişiyi motive
eder. Öğrenmekten motive olan birey zaten hedeflediği alandaki başarıya,
öğrenmenin sonucu olarak varır. Bu nedenle ki başarıyı ve başarısızlığı bir
süreç olarak değerlendirmeli, odağımızı ise öğrenme üzerine kurmalıyız. Süreçte
güven içinde ilerlemek, kendi doğamıza güvenmek bizi istediğimiz yerden çok
daha iyi bir konuma ulaştırır.
Başarının tanımı nedir diye sorsam bu yazıyı okuyan herkes
farklı bir anlam yükler. Çocukluğumuzdan beri bize söylenen başarılı bir birey
olmamızdır. Bu nedenle başarısızlık bizim için utanılacak, saklanması gereken
bir durum haline gelmiştir.
Başarısızlıklarımızdan utandığımız için görmezden geliriz, saklamaya
çalışırız ve başarısızlığı bir hayal kırıklığı olarak olduğu yerde
bırakırız. Başarısızlık sonucunda oluşan
hayal kırıklığına odaklanır ve artık hayal kırıklığı yaşamamak adına
başarısızlık korkusu ile kıvranır dururuz.
Bireyin kendini başarısız olarak görmesinde aslında en önemli
etken bireyin öğrenme sürecinde kendini başkasıyla kıyaslamasıdır. Hedefinize
giden yolda yapmamanız gereken şey kendinizin anlık performanslarını başkaları
ile kıyaslamak ve başkalarının öğrenme sürecini kendinizle bir tutmaktır. Anlık
kıyaslamalı performans ölçümleri kişinin kendini başkalarıyla kıyaslamasına ve
yeterli olmamama kaygısını hissetmesine neden olur. Duyulan bu kaygı, kişinin öğrenme sürecinden zevk alamamasına
ve öğrenme süresini geciktirmesi ile sonuçlanır. En kötü senaryoda ise kişinin
kaygısı artar ve o işi öğrenmekten vazgeçerek, kendini "başarısız"
olarak etiketler. Bu nedenle hedefinize giderken, kıyaslayarak değil kendi
öğrenme sürecinizden zevk alarak ilerleyin ve hedefinize ulaşın.
Özetle, başarı öğrenme sürecimizin sonunda kendini gösteren
bir olgudur ve hep devam eder. Önemli olan öğrenme sürecimizde kendi
düşüncelerimize güvenmek ve kendimizi başkalarıyla kıyaslamadan öğrenmekten
zevk almaya odaklamaktır. Sürece olan güven bizi hedefimize götürecek ve başarı
kaçınılmaz olacaktır.